11 Kasım 2007 Pazar

Kırmızı Haberci: Bölüm 1

Kaba saba, kel kafalı, iri yarı bir adam duruyordu Naz’ın karşısında.Biraz iğrenmişti bu adamdan çünkü çok sert bakıyordu.

“Kaç dil biliyorsunuz Naz Hanım?” diye sordu birden.

Bu soru karşısında irkilen Naz, “İki tane, efendim.” diye cevap verdi.

“Hangileri?”

“İngilizce ve Almanca.”

“Bu zamanda çok yetersiz.”

Kalbi kırılmıştı Naz’ın. 26 yaşında, gencecik bir kızdı daha. İş görüşmeye gitmişti büyük bir şirkete. Ama anlaşılan başarılı olamamıştı.Çünkü iki dil bilmesi yetmiyordu.

“Biz sizi arayacağız Naz Hanım, iyi günler.” dedi kel kafalı adam.

Bu kibarca Naz’ı kovmaktı ve işe alınmamıştı.

İş yerinden çıktı ve evine doğru yürümeye başladı.Neden sanki üçüncü bir dil bilmesi gerekiyordu? Niye işe alınmıyordu.

Kafası çok karışıktı. Şimdi eve gidecek ve biraz bilgisayar oynayacaktı.Çünkü kafasını dağıtmaya ihtiyacı vardı.

Apartmana girerken, apartman yöneticisi Ayla Hanım önünü kesti;

“Naz Hanım, aidatı vermediniz?”

“Evet biliyorum ama şu an yeteri kadar param yok…”

“Bulsanız iyi olur, yoksa apartmandan kovulacaksınız.2 aydır vermiyorsunuz.”

“Çok özür dilerim, para bulmaya çalışacağım.” dedi Naz utana sıkıla.

Koşarak Ayla Hanım’ın yanından uzaklaştı ve tekrar apartmanın kapısını açtı. Koşa koşa merdivenleri çıktı ve anahtarı çantasından çıkarırken telefonu çaldı.

ÇAT

Diye bir sesle telefon yere düştü ve paramparça oldu.

“Olamaz, daha yeni almıştım” diye mırıldandı Naz kendi kendine.Ama nafileydi. Gerçekten daha yeni almıştı ve son model bir telefondu.Şimdi tuz buz olmuştu.

Kalan parçaları yerden toplayıp anahtarla kapıyı açtı, içeri girdi ve telefonunun kartını eski bir telefonuna taktı.

Birkaç dakika bekledi ve telefonu tekrar çaldı. Arayan kişiye baktı, en iyi arkadaşı Aslı’ydı.

“Alo Aslı?”

“Naz, görüşme nasıldı?”

“Biz sizi arayacağız dediler, ama sanmıyorum bence kabul etmeyecekler.”

“Tühh ya, üzüldüm bak şimdi.”

“Boş ver sen beni ya. Eeee sen n’apıyorsun?”

“Hiç işte, bildiğin gibi. Bu akşam gelsene bana, laflarız biraz.”

“Aaa iyi olur ya. Bende onu soracaktım.Tamam, saat sekiz gibi gelirim.”

“Oldu. Görüşürüz.”

“Görüşürüz.”

Naz telefonu kapattı ve kapatmasıyla birlikte telefona mesaj geldi.Mesajı açtığında gelen numarayı tanıyamadı.Yabancı birinden geliyordu ve hemen mesajı açtı;

Mesajda çok garip bir şekil vardı.Ve garip bir rakam yada sayıları andırıyordu. Naz bunu ilk başta anlayamadı ama daha sonra anladı.Bu bir çeşit mektup zarfını andırıyordu. Altında da,

Zarfın içindekini görmek için bu mesajı bilgisayara aktar, veya Multimedya destekleyen bir telefon al

Naz hafif korkmuştu çünkü kim ona böyle bir şey yollardı ki? Mesajı silme işlemini gerçekleştirdi. Şu işe bakın! Mesaj silinmiyordu. Sürekli hata veriyordu.Bu durumdan rahatsız

olan Naz da hemen odasına koştu.Ne kadar parası varsa hepsini çıkardı ve topladı.Üç yüz milyon saydı. Bu da multimedya destekleyen cep telefonu almasına yetiyordu.Ama bir sorun vardı. Üç yüz milyonu cep telefonuna verecekti, başka parası kalmayacaktı.

“Aslı!” dedi kendi kendine. Onun telefonu multimedya destekliyordu ve kartını onun telefonuna takacaktı. Böylece mesajın içeriğini öğrenebilecekti.

Rahat bir oh çekti.Ve koltuğuna oturdu.Mesaj onu adamakıllı etkilemişti.Kim ona böyle bir mesaj gönderirdi ki? Yoksa ona birisi çok pis bir eşek şakası mı yapıyordu? Naz düşünmek istemiyordu. Ama cep telefonundan hiç kimse ona kötü bir şey göndermezdi. Mutlaka iyi bir şeydi.

Zaman geçmiyordu. Saat daha yedi idi. Ve Aslı’nın gelmesine daha bir saat vardı. Bu durum Naz’ı rahatsız ediyordu.Çünkü gerçekten mesajın içeriğini merak ediyordu.

Bilgisayar! Evet, telefonu multimedya desteklemiyordu belki ama o kadar da kötü bir telefon değildi. Mesajı bilgisayara aktaracak, ve içeriği görebilecekti.

Bilgisayarı açtı, mesajı bilgisayara göndermek üzere hazırladı… Ama olmazdı. Yollayabilmek için Bluetooth sistemi gerekiyordu. O da Naz’ın telefonunda yoktu.

Saat yediye beş kala Aslı geldi.

“Hoş geldin”

“Hoş bulduk Nazcım, n’aber?”

“İyidir, senden?”

“Bende iyiyim.”

“Otursana”

Salona geçtiler. Naz hemen konuya girmek istiyordu, ama Aslı şimdi gelmişti ve şıp diye söyleyemezdi. Bir on beş dakika bekledi ve,

“Aslı, benim telefonum düştü, tuz buz oldu. Bu eski telefona kartımı taktım” telefonunu gösterdi, “Ve bir mesaj geldi ama görebilmek için Multimedya destekleyen telefon gerekiyor, acaba seninkinde bakabilir miyim mesaja?”

“A-a lafı mı olur canım, al tabi tak kartını” dedi Aslı şefkatle.

Naz kartı taktı ve mesajı açtı. Baktığında gözlerine inanamadı;

Bir resim vardı mesajda, ve bu resim Aslı’nın resmiydi.Kanlı bir halde bir yerde yatıyordu.Naz bunu görünce şok geçirdi, kusacak gibi oldu. Sonra Aslı’ya göstermek istemedi ama Aslı zorla baktı ve korkunç bir çığlık attı.

“Bunu kim yapabilir?” dedi Aslı

“Bilmiyorum,” dedi Naz. “Gönderen numara çok değişik,”

“Söylesene.”

“0513 1313 13 13”

“Naz, bu nasıl bir numara?”

“Bilmiyorum Aslı. Sence de bir gariplik var, değil mi?”

“Evet kesin var!” diye bağırdı Aslı. “Ben eve gidiyorum, sonra görüşürüz”

“Dur, nereye gidiyorsun!” diye böğürdü Naz ama geç kalmıştı. Aslı çoktan kapıdan çıkmış, kapıyı da kapatmıştı.

Naz çok heyecanlanmıştı. Artı çok korkmuştu